- Diyalog anlamı ve yeri açısından gerçekçi ve inanılır olmalıdır. Kişilikler/tipler konuştuklarında, bu tiplerin yalnızca bu biçimde konuşabilecekleri izlenimini edinmeliyiz.
Diyalog, kişi ve durumun oluşturduğu bütünün organik bir parçası olarak gelişmelidir. Diyalog bütünü belirlememeli, fakat bütün tarafından belirlenmelidir. - Diyalog, konuşan kişiyi belirlemeli tanımlamalıdır. Kişinin kendisini ifade ediş biçimi bize bu kişi hakkında çok şey anlatacaktır. Burada amaçlanan, kişinin söylediklerinin anlamı değildir. Aynı derecede önemli olani sözcüklerin duygusal önemi, söylenenlerin neyi gizlediği vb. gibi şeylerdir.
- Diyalog, konuşanın duygusal halini yansıtmalıdır. Burada da, söylenenlerin çok nasıl söylendiği önemlidir.
- Diyalog, dinleyeni ya da hakkında söz edileni tanımlamalıdır. Gördüğümüz kişi çevresindekilere karşı saygısız ve küçümseyici iken, belirli bir kişinin ortaya çıkması ile dikkatli ve saygılı hale geliyorsa, yeni gelen kişinin herhangi bir şey söylemesine ya da yapmasına gerek yoktur. Çünkü zaten çok özel bir kişi olarak biçimlenmiştir. Benzer bir şekilde, bazı kişilerin arkasından konuşulan şeylere de o kişiler hakkında çok bilgi edinebiliriz.
- Diyalog hareketi ilerletmelidir; dramada itici güç olmalıdır. Hernrik Dyfverman'ın sözleriyle " diyalog genel ya da özel olarak bir kişiye ait olmalı, bir kişiyi etkilemeli, olaylar üzerinde etkili olmalıdır"
- Diyalog bilgi vermelidir. Fakat bilgi kapsamdan doğal olarak çıkmalı, kişinin ağızdan çıkan sözlerle anlatılmamalıdır. Kişilerin/ tiplerin yazarın yazdıklarını söyledikleri izlenimini seyirciye vermekten daha kötü bir şey yoktur.
3 Mart 2010 Çarşamba
Dialoğun İşlevleri Üzerine
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder