30 Mart 2010 Salı

Kaynak - The Fountain Yorumu




Bir cogumuzun bildigi bir hikaye ile baslayalim.( TEVRATA GORE) Tanrı tarafından Adem ve Havva’ya bilgelik ağacının meyvesinden yemeleri yasaklanmıştır, bu ağacın meyvesinden yemenin cezası ölümlülüktür . Tevrat’a göre de cennette bulunan iki önemli ağaç vardır: Biri “Bilgelik” ağacı, diğeri de “Hayat” ağacıdır. Ve cennetteki diğer ağaç olan hayat ağacından uzak tutmak için Tanrı, Adem ve Havva’yı cennetten kovarak dünyaya göndermiştir

Film aslinda 16, 21, ve 26. yuzyillarda gecmektedir fakat zaman kavrami filmde biraz acik birakilmistir. Filmde reenkarnasyon mu yoksa eszamanllilik mi oldugu tam olarak belirtilmemistir. Bir sekidle zaman ve mekan kavramlari ortadan kalkmistir. 16. yuzyilda ölümsüzlügün kaynagi olarakta bilinen agaci bulmak icin gorevlendirilen Tomas 21. yuzyilda esinin kanser hastaligini yenmesi icin bir mucadele icerisine girer, 26. yuzyilda ise uzayda tek basina bir balonun icerisinde yasamaktadir.

Eszamanliligi ele alirsak burada olaylarin hepsinin ayni anda gerceklestigini kabullenmemiz gerekli boylece sebep ve sonucta ayni anda gerceklesmis oluyor. Yani 15. yuzyilda olumsuzlugu aramak icin gorevlendirilen Tomas ayni anda 25. yuzyilda xilbalba``ya ulasiyor ve olumsuzlugu gerceklesiyor. Tabi burada askin olumsuzlugude ele alinmistir cunku her uc zamandada kisiler ayni fakat rolleri farklidir. Filmdeki es zamanlilik teorisi kabullenirsek olum ve yasam ayni anda gerceklesen olaylardir diyebiliriz, hersey bir dongu icerisinde ve ayni anda fakat farkli mekanlarda gerceklesmektedir.

Filmin ozellikle 21. yulyilinda gecen Tommy ve Izzi`nin birbirlerine olan aski inanilmaz derede etkileyicidir. Izzy kanser hastaligina yakalniyor ve Tommy olumun bir hastalik oldugunu ve bununuda tedavisini bulacagini soyluyor , nitekim 25. yilyilda balonun icerisinden cikip xibalba`ya ualstiginda ayni zamanda Izzi`yede ulasmis oluyor. Eszamanliligi ele aldigimizda ayni zmaanda Ispanya kraliceside verdigi sozu tutmus oluyor. Herseyin bir dongu icerisinde oldugunu soyledik ornegin Izzi oldugunde Tommy kaybettigi yuzugun yerine yani yuzuk taktigi parmaga bir siyah cizgi cekiyor bu ayni zamanda 25 yuzyilda devam ediyor.

Sembollerin fazla sekilde kullanildigi bir film, ornegin yuzuk hem bagliligi hem askin olumsuzlugunu temsil ediyor. Lotus agaci yine olumsuzlugu temsil etmektedir.

Filmin sonlarina dogru Ispanya kralicesi balonun icerisinde beliriyor ve soyle bir soru soruyor, ``Ispanyayi esaretten kurtacak misin?`` Ispanyayi esaretten kurtarmasi ayni zamanda senin Havvan olacagim sozununde yerine getirilmesi gibidir, boylece hem izziye hemde ispanya kralicesine aslinda tek bir aska ulasmis olacak.

Eszamanliligi, mekanin ortadan kalktigini ve herseyin bir dongu icerisinde isledigini belirten en guzel ayrinti filmin sonundaki Lotus cicegidir. Tom balonun icerisinden ciktiktan sonra olumsuzlugu elde ediyor ve yine olumsuzlugu vaadeden bir cicege yani lotus cicegini bir parcasi oluyor. Tekrar 21. yuzyilda Izzi lotus ciceginden bir parca alip Tommy`ye veriyor, Tommy de olumsuzlugu temsil eden daha dogrusu olum ve yasamin , sebep-sonuc ilişkisinin ayni anda gercekeleştigini temsil eden cicegi Izzi`nin mezarina birakiyor.

Filmin inanilmaz etkileyici muzigi, askin olumsuzlugunu konu alinmasi ve bu olumsuzlugu yasatmak icin harcanan enerji filmi cok daha farkli bir boyuta tasiyor.

Director: Darren Aronofsky



Hazırlayan Selçuk Avcı'ya teşekkürler.

28 Mart 2010 Pazar

Senaryo Yazım Teknikleri ve Önemi

Sinemada en önemli konu senaryodur.

Farklı şekilde senaryo yazım teknikleri mevcuttur. Senaryo oluşmadan önce bunu 2 ön aşamaya ayırabiliriz.





  • Sinopsis


  • Tretman


Bunlardan sonrada senaryo gelir. Sinopsis veya tretman illa senaryo öncesi yazılıcak diye bir kaide yoktur. Hiç yazılmadan direk senaryoda geçilebilir. Senaryo sonrasındada yazılmayabilir.

Sinopsis nedir?

Sinopsis senaryonun hikayesini kısaca ön hatlarıyla düz metine dökmektir. Bu ayrıntıları pek içermez, diyalog içermez yada karakterler hakkında derinlemesine bilgiler vermez. Çekim aşamalarını ve senaryoda yer verilicekse önemli çekim açılarıda sinopsisde yer almaz.

Sinopsis'e örnek Barda filminin sinopsisini tahmini olarak ben veriyorum;

Eğlenerek ve gelecek hayalleri kurarak yaşamlarını devam ettiren bir kaç genç vardır. Bir gün her zaman olduğu gibi barda eğlenirlerken bara gelen madde bağımlısı ve serseri kişiler tarafından dövülür, tecavüze uğrar ve başlarından türlü olaylar geçer. Daha sonra barın davetsiz misafiri olan kişiler barda sabaha karşı polisler tarafından yakalanırlar. Mahkemede ise bazı olayları inkar etmektedirler.



Tretman nedir?

Tretman olayların sırasına göre ayrıntılı bir şekilde metin olarak yazılması olarak adlandırılabilir. Tretmanda senaryo öncesi daha çok netlikleri belirleyebiliriz. Olayların gidiş şeklini düzeltebilir yada daha uygun şekilde düzeltebiliriz.

Tretman'a örnek olarak yine barda filminin tahmini örnek kısa tretman'ını yazıyorum;

- Barda 6 genç biralarını içerek eğlenmektedirler. Son biralarıdır ve gideceklerdir. Ortamda artık geç saat olması dolayısıyla sadece onlar ve barmen kalmıştır.

- İçeriye bir adam girerek göz gezdirir ve dışarı çıkar. Tekrardan içeri girip çıkan adamla beraber 5 kişi içeriye girer. Barmen " bar kapandı servis yok" der. Buna rağmen ısrarla içmek istediklerini söylerler.

- Kızlar biralarını içtikten sonra biri. " tuvalete gidicem sonra gidelim artık" der. Buna rağmen erkeklerden birisi "hayır gitmiyoruz burdayız" der. Orda durmaya devam ederler. Diğer gruptan kızlara sarkıntı olmaya başlanır. Egzoscu Selim " siz bir tane içene kadar biz on tane içeriz" der.

Şimdi ise senaryo yazımına geçelim.
Daha sonra bu aşamalardan sonra senaryo yazımına geçilebilir yada dediğim gibi direk senaryoylada başlayabilirsiniz. Senaryonun belli bir yazım şeklide yoktur aslında. Özgün olarak davranılabilir fakat genellikle bu şekilde yazılır.

Senaryo yazımı biçim açısından 2 ye ayrılır.





  • Amerikan tipi senaryo yazımı


  • Fransız tipi senaryo yazımı


Bu tipler sadece şekilden ibarettir.


Amerikan tipi senaryoda olaylar, olucaklar çevre mekan vs gibi ayrıntılar düz metin olarak yazılır. Bir kaç satır boşluk bırakılarak altında ortalanmış
şekilde diyaloglar yazılır. Buna tercihen çekim açıları kaba taslak çizilerek eklenebilir.

Örnek olarak Amerikan formatı senaryo ;




Fransız tipi senaryo yazımında sayfa ortadan 2 ye bölünür. Sol tarafa olaylar, olucaklar, çevre mekan vs. yazılabilicek olaylar düzlemi yazılır. Sağ tarafta ise diyaloglar yer alır.

Örnek olarak Fransız formatı senaryo ;




Her iki tip senaryodada sahne numaraları yer alır. Ve sahnelerin iç mekansa , iç. Dış mekansa , dış olarak adlandırılması yapılır. Her sahneye numara verilir. Karakterlerin isimleri yer alırlar.


Senaryo yazmanın incelikleri şöyle sıralanabilir;

Sinemayı sinema yapan ayrıntıdır bu açıdan senaryonuz ne kadar ayrıntı içerirse o kadar iyi olucaktır. Gereksiz ayrıntılar olmamalı ama gerekli ayrıntılarda senaryoya kesinlikle eklenmelidir. Senaryo hayal gücünüze kalmıştır. Yaratıcı olmak senaryo yazımında çok önemlidir. Stanley kubrick bunu şu şekilde açıklar. " Yaratıcılık yeteneğim olsaydı tanrı yerine senarist olurdum"

Senaryo kısa filminiz yada filminiz yada her neyse reklam filminizin en önemli noktasıdır.Başarılar.

25 Mart 2010 Perşembe

"Bu ödül için filmi 2500 kişilik bir kurul değerlendirmiş. Neredeyse bizim izleyicimiz kadar"

Yeşilçam ödülleri Ntv'den canlı olarak yayınlandı ve en iyi ödül filmine Nefes filmi layık görüldü. Törende en önemli an ise şu oldu. En iyi yönetmen ödülünü
Hayat var filmiyle alan Reha Erdem şu sözleri söyledi. “Bu ödül için filmi 2500 kişilik bir kurul değerlendirmiş. Neredeyse bizim izleyicimiz kadar.” Bu sözün
ülkemizde sanata ve sanatçıya bazen ne kadar değer verildğinin göstergesi. Gayat güzel bir filmle en iyi yönetmen ödülünü alan Reha Erdem ve neredeyse
kurulunuz kadar sinemada izleyicimiz vardı diyor.

Ayrıca Hayat var filminin genç oyuncusu Elit İşcan'da en iyi genç yetenek ödülünü aldı.

Diğer ödüller şu şekilde.

En İyi Film: Nefes: Vatan Sağ Olsun
En İyi Yönetmen: Reha Erdem-Hayat Var
En İyi Kadın Oyuncu: Binnur Kaya-Vavien
En İyi Erkek Oyuncu: Mert Fırat-Başka Dilde Aşk
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Cemal Toktaş-Güneşi Gördüm
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Derya Alabora-Pandora'nın Kutusu
En İyi Görüntü Yönetmeni: Soykut Turan-Güneşi Gördüm
En İyi Senaryo: Engin Günaydın-Vavien
En İyi Müzik: Atilla Özdemiroğlu-Vavien
En İyi Genç Yetenek: Elit İşcan-Hayat Var

7 Mart 2010 Pazar

82. Oscar Ödülleri Sahiplerini Buldu

Dün gece 82. oscar ödülleri sahiblerini buldu. Tahmin ettiğim gibi Avatar en iyi film ödülüne layık görülmedi. Aslında buna birazda sevindim. Populer kültürün abartısıyla bir yerlere gelmiş bir filmin bu ödülü almaması gerekliydi. Büyük bie çoğunluğa göre Avatar en iyi film ödülünü alıcaktı. Ödül The Hurt Locker - Kathryn Bigelow ' e gitti. Ayrıca Yönetmen Kathryn Bigelow en iyi yönetmenlik ödülününde sahibi oldu.

Hayal kırıklığı yaşadığım bir nokta ise Haneke. Nasıl olurda Haneke eli boş döndü. Açıkçası buna üzüldüm. En iyi yabancı film ödülü ise Haneke'nin White Ribbon'una değilde El secreto de sus ojos' a verildi. Bu film hakkında bilgim yok izleyip görücez ama Haneke'nin filmini aşırı beğenmiştim.


Ödüllerin listesi şu şekilde ;

En İyi Yönetmen: Kathryn Bigelow (The Hurt Locker)

En İyi Film: The Hurt Locker

En İyi Erkek Oyuncu: Jeff Bridges (Crazy Heart)

En İyi Kadın Oyuncu: Sandra Bullock (The Blind Side)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christoph Waltz (Soysuzlar Çetesi)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Mo'Nique (Precious)

En İyi Orjinal Senaryo: The Hurt Locker (Mark Boal)

En İyi Uyarlama Senaryo: Precious (Geoffrey Flechter)

En İyi Animasyon: Up/ Yukarı Bak (Pete Docter)

En İyi Yabancı Film: El Secreto de sus Ojos (Arjantin)

En İyi Görüntü Yönetmeni: Avatar (Mauro Fiore)

En İyi Sanat Yönetmeni: Avatar (Rick Carter, Robert Stromberg, Kim Sinclair)

En İyi Kostüm Tasarımı: The Young Victoria (Sandy Powell)

En İyi Kurgu: The Hurt Locker (Bob Murawski, Chris Innis)

En İyi Makyaj: Star Trek (Barney Burman, Mindy Hall and Joel Harlow)

En İyi Şarkı: The Weary Kind - Ryan Bingham ve T-Bone Burnett (Crazy Heart)

En İyi Müzik: Up (Michael Giacchino)

En İyi Görsel Efekt: Avatar (Joe Letteri, Stephen Rosenbaum, Richard Baneham, Andrew R. Jones)

En İyi Ses Kurgusu: The Hurt Locker (Paul N.J. Ottosson)

En İyi Ses Miksajı: The Hurt Locker (Paul N.J. Ottosson, Ray Beckett)

En İyi Belgesel (Uzun): The Cove (Louie Psihoyos)

En İyi Belgesel (Kısa): Music by Prudence (Roger Ross Williams ve Elinor Burkett)

En İyi Kısa Film: The New Tenants (Joachim Back and Tivi Magnusson)

En İyi Animasyon (Kısa): Logorama (Nicolas Schmerkin)



Ödül törenini link olarak ekleyeceğim. İzleyebilirsiniz.

3 Mart 2010 Çarşamba

Dialoğun İşlevleri Üzerine




  • Diyalog anlamı ve yeri açısından gerçekçi ve inanılır olmalıdır. Kişilikler/tipler konuştuklarında, bu tiplerin yalnızca bu biçimde konuşabilecekleri izlenimini edinmeliyiz.
    Diyalog, kişi ve durumun oluşturduğu bütünün organik bir parçası olarak gelişmelidir. Diyalog bütünü belirlememeli, fakat bütün tarafından belirlenmelidir.


  • Diyalog, konuşan kişiyi belirlemeli tanımlamalıdır. Kişinin kendisini ifade ediş biçimi bize bu kişi hakkında çok şey anlatacaktır. Burada amaçlanan, kişinin söylediklerinin anlamı değildir. Aynı derecede önemli olani sözcüklerin duygusal önemi, söylenenlerin neyi gizlediği vb. gibi şeylerdir.


  • Diyalog, konuşanın duygusal halini yansıtmalıdır. Burada da, söylenenlerin çok nasıl söylendiği önemlidir.

  • Diyalog, dinleyeni ya da hakkında söz edileni tanımlamalıdır. Gördüğümüz kişi çevresindekilere karşı saygısız ve küçümseyici iken, belirli bir kişinin ortaya çıkması ile dikkatli ve saygılı hale geliyorsa, yeni gelen kişinin herhangi bir şey söylemesine ya da yapmasına gerek yoktur. Çünkü zaten çok özel bir kişi olarak biçimlenmiştir. Benzer bir şekilde, bazı kişilerin arkasından konuşulan şeylere de o kişiler hakkında çok bilgi edinebiliriz.

  • Diyalog hareketi ilerletmelidir; dramada itici güç olmalıdır. Hernrik Dyfverman'ın sözleriyle " diyalog genel ya da özel olarak bir kişiye ait olmalı, bir kişiyi etkilemeli, olaylar üzerinde etkili olmalıdır"

  • Diyalog bilgi vermelidir. Fakat bilgi kapsamdan doğal olarak çıkmalı, kişinin ağızdan çıkan sözlerle anlatılmamalıdır. Kişilerin/ tiplerin yazarın yazdıklarını söyledikleri izlenimini seyirciye vermekten daha kötü bir şey yoktur.

1 Mart 2010 Pazartesi

Sinema Ve Teknoloji




Sinemanın gelişiminde teknolojinin önemi büyüktür. Sinema ve teknolojinin gelişmesiyle, sinema teknolojileride gelişmiştir. Fakat son yıllarda bazı filmler var ki sanatsal anlamda değilde sadece teknoloji üzerine kurularaktan bir kaç bilgisayar efektiyle izleyiciye sunuluyor.

Son 10 yılda sektöre giren ve giderek kendini geliştiren bir alan ise animasyon filmler. Güzel olarak hazırlananları fakat nedendir bilemiyorum anime filmlerde
bana gerçek sinemadan çok uzak geliyor ve her ne kadar iyi olsalarda izleme isteği uyandırmıyor.

Sinemada yapay efektlerin izleyici tarafından beğenilmesi filmlerin başka yönden kalitesini düşürüyor. Başta senaryolar olmak üzere diyaloglar çok kısır ve
akılcı olmuyor. Film müzikleri sadece olsunda nasıl olursa olsun gibisinden yapılıyor. Sinema severlerin sadece filmdeki efektlere bağlı kalarak
filmleri yüceltmemesi bunun bir nebze önüne geçecektir.