demirkubuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
demirkubuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2010 Pazartesi

Sinema , Müzik Ve Zeki Demirkubuz




Zeki Demirkubuz : "Sinemayle müzik kötü bir evlilik..Tuhaf bir evlilik.. Hiçbir kriteri olmayan aşağılık bir evlilik derecesinde birbirini kullanan evlilikler vardır. İnsanlar birbirlerini kullanmak için o ilişkinin içinde kendilerini bulurlar. Günümüzde müzikle sinema ilişkisi biraz da buna benzedi. O onun pisliklerini eksikliklerini kapatıyor, diğeri de onun pisliklerini kapatıyor. Bunu böyle görüyorsam, bu konu benim dikkat etmem, hatta dikkat etmemden öte tavır göstermem gereken bir konu. Bir sahneyi yeteri kadar olması gerektiği gibi anlatamazsınız yine aynı şekilde mizansenini sahnenin yazılma amacını anlatamazsanız müzik devreye girer. "


Değerli usta böyle buyuruyor sinema ve müzik ilişkisini. Hiç bir filminde müzik bulunmayan yönetmen Zeki Demirkubuz. Filmlerinde müzik sadece 1-2 sahnede vardır o müzik seside ya senaryoda televizyon izleyen rolde bir karakterle yada sahnede şarkı söyleyen bir karakterle ortaya çıkar. Müziğe sahnede yer vermek için kullanmaz.

Sinemada, müzik filmin çok iyi tamamlayıcısı olabilmektedir. Hüzünlü bir sahnede arka fona eklenmiş hüzünlü bir müzik etkiyi büyük oranda arttırıcaktır. Yada hareketli bir filmde enerjik biz müzik izleyicinin filmden daha fazla zevk almasını sağlayacaktır.

Tuhaf olan çıkarçı bir ilişki olarak görmesinide gayet doğal karşılıyorum. Evet müzik ve film birbirlerinin pisliklerini kapatıyorlar. Kimileri tek bir sahneyle herşeyi anlatabilirken, kimileri buna uzun diyaloglar ekliyorlar, kimileri ise ek olarak müzikten her sahnede destek alıyor. Zeki Demirkubuz'un anlatmak istediklerini ve vermek istediği duyguyu seyircisi müziksiz olarak anlamaya alışkın böyle bile başarısı üst düzeyde. Kendine özgün tarzı içinde müzik kullanmamasıda var. Fakat kişisel görüşüm az sahnedede olsa biraz müzikle duyguların daha da üst düzeye ulaşması fena olmaz. Korkulmasın filmlerinde zaten örtülücek pislik yok.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Tutunamayanlar Filmimi Geliyor ?




















Başarılı yönetmen Zeki Demirkubuz, 5. Kutsal kitap olarak addedilen"Tutunamayanlar" romanını beyaz perdeye aktarıcağı söylentileri geçtiğimiz günlerde medyada yer aldı.

Dram konusunda muhteşem filmlere imza atan Demirkubuz ile okuyanlarına aşırı psikolojik baskı hissettiren, dramatik bir anlatıma sahip Oğuz Atay'ın şaheseri Tutunamayanlar'ın muhteşem bir ikili oluşturacağı kesin gibi.

İki dramatik öğenin birleşimi seyirciyi düşündürürken aynı zamanda göz yaşlarına mı boğacak? Yoksa gericek mi?

Acaba ünlü yönetmen Selim Işık, Turgut Özben gibi karakterlerin seçimini nasıl yapıcak? Yada Selim Işık'ın Günseli'si rolünü kime vericek ? Şu ana kadar olduğu varsayılan projede Nejat İşler adının geçtiği bilinmekte.Böyle bir projede Zeki Demirkubuz'un oyuncu seçimlerinden, mekan düzenine, kostüm tasarımlarına kadar herşeyi çok ince eleyip sık dokuması gerekiyor.

Oğuz Atay'ın romanıda Oğuz Atay öldükten bir kaç yıl sonra değer kazanmıştı. Filmdede film çekildikten yıllar sonra gerçek değerini bulması gibi bir durum söz konusu olmaz umuluyor ki.

Kitabın hayranlarına göre bu kitabın filmi yapılamaz. Büyük cesaret isteyen bir adım olucaktır. Okuyucularının kalbinde taht kurmuş ve adeta duygusal bir bağ bulunan bir roman Tutunamayanlar.

Kimileri Selim Işık'ı kendinde bulur o kitapta, kimileri Turgut Özben, Günseli olurlar. Tutunamayanlar çıkar o sayfaların içerisinden. Bir Tutunamayandan diğer bir Tutunamayana. Bunalım içinde geçen bir hayatın nasıl intihara gittiği, bu hayatın ne kadarda zor, acımasız olduğu ve tutunamayanlar yarattığı anlatılıcak olan filmde. O büyülü satırların beyaz perdeye nasıl aktarılacağı ve o duyguyu verip veremeyeceği büyük merak konusu. Doğru kişiler ve tekniklerle çalışılması durumunda Türk sinema tarihine bir kırk elli yıl sonra bile konuşulucak olan efsane film geliyor diyebiliriz.


Tutunamayanlar - Selim Işık
"Nasıl yaşadım on yıl bu evde?Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden?Kimse de uyarmadı beni.İşte sonunda anlamsız biri oldum.İşte sonum geldi.Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım;kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."

11 Ocak 2010 Pazartesi

"Kader" de Bunlar Varmış

Zeki Demirkubuz'un en iyi filmi olarak gördüğüm "Kader".

1996 yapım ve ödüle doymayan "Masumiyet" filminin devamı olan ve aynı senaryodan yola çıkılarak anlatılan bir film Kader.

Kader'de neler yok ki!

Orta halli ve mutlu bir yaşam sürmek varken ızdırap dolu bir aşkın peşinden sonsuz uçurumlara atlamak nedir! Bekir'in öğrettiği.

İmkansız bir aşkın peşinden onu görmeyecek,hissetmeyecek olsanda demir parmaklıklar ardındakine inanılmaz bağlılığı anlatan! Uğur.

Bekir cezaevinde sevgilisi bulunan Uğur'a vurulur. Uğur cezaevinde ki sevgilisi Zagor nereye gönderilirse o şehir senin bu şehir benim gitmektedir, tabi Uğur'un arkasındanda Bekir.

Demirkubuz'un filmde en iyi yaptığı; Vildan Atasever'i Uğur rolüne oturtmuş olmasıdır. Vildan Atasever'inde kusursuz oyunculuğunu tebrik
etmek gerekli. Asi, gururlu, kendinden emin bir rolü ondan daha iyi oynayacak bir başkası zor bulunurdu.

Hayatın gerçeklerini ve hayatın gerçekleri içerisinde acı yönlere baskı yapılarak işlenmiş bir film kader.

Aşkın insanları nasıl değiştirebileceği.
Yoksulluk, hastalık, çaresizlik üçgeninde ki yaşamların varolduğu.
Pisi pisine bazı hayatların ölüm veya demir parmaklık yollarından birine saptığı.
Vazgeçmemenin durdurulmazlığı.

Demirkubuz'un filmlerinde hayali kahramanlar yoktur,herkes gercektir ve bu gerceklikle dramın dibine vurulur. Çoğu insanın uç noktası yoktur ama herkes bir anlamda sıradandır aslında. O da, sıradan insanları, herkeste olmayan uç noktaları ve olaylarıyla ele alır.

Kader'de bunlardan biri.